No Touch Lazer

NO TOUCH LASER – GÖZE DOKUNULMADAN, TEMAS OLMADAN YAPILAN GÖZ LAZER TEDAVİSİ

No Touch Laser tedavisi ile miyop,hipermetrop ve astigmat tedavisi göze dokunmadan yapılır.

Bu yöntem hangi hastalara uygulanabilir? Göz yapısı uygun olan miyop, hipermetrop ve astigmatlara uygulanabilir. Yani, uzak ve yakın görme sorunu olan hastalar bu tedavi için aday olabilir.  Özellikle korneası ince olan ve kornea yüzeyi normalden daha dik olan olgularda da  No Touch Laser tedavisi uygulanabilir.

Uygulama nasıl yapılıyor? No Touch Laser tedavi işlemi, sadece anestetik damla damlatılmasıyla yapılır ve uygulama sırasında hasta ağrı duymaz. Tedavi sırasında göze herhangi bir cihaz teması olmaz, lazer cihazından çıkan ışınlarla göze doğrudan tedavi yapılır. Tedaviden sonra gözlerin kapatılması gerekmez, hasta iki gözünü de açık tutarak evine gidebilir. Uygulama, aynı tedavi seansında iki göze birden yapılır. Hasta eve gittikten sonra 36 saat süreyle gözlerde batışma, kızarma, ışıktan rahatsız olma ve televizyondaki küçük yazıları bulanık görme türü yakınmalar gelişir. Tedaviden sonraki 4. günde hasta bilgisayarda çalışma ve otomobil kullanma türü işleri yapmaya başlar.

Gece görüş problemlerinde nasıl bir uygulama yapılır? Halk arasında ‘kartal gözü’ olarak da bilinen wavefront uygulamasında, göz içindeki ışık saçılmaları ve sapmaları ölçülür ve lazer tedavisi buna göre ayarlanır.  Bu sapmalar wavefront tekniğiyle düzeltildiğinde kişinin kendi göz yapısına uygun tedavi gerçekleşmiş olur.

Neden No Touch Laser?

No Touch Lazer

No Touch Lazer

NO TOUCH LASER – GÖZE DOKUNULMADAN, TEMAS OLMADAN YAPILAN GÖZ LAZER TEDAVİSİ

No Touch Laser tedavisi ile miyop,hipermetrop ve astigmat tedavisi göze dokunmadan yapılır.

Bu yöntem hangi hastalara uygulanabilir? Göz yapısı uygun olan miyop, hipermetrop ve astigmatlara uygulanabilir. Yani, uzak ve yakın görme sorunu olan hastalar bu tedavi için aday olabilir.  Özellikle korneası ince olan ve kornea yüzeyi normalden daha dik olan olgularda da  No Touch Laser tedavisi uygulanabilir.

Uygulama nasıl yapılıyor? No Touch Laser tedavi işlemi, sadece anestetik damla damlatılmasıyla yapılır ve uygulama sırasında hasta ağrı duymaz. Tedavi sırasında göze herhangi bir cihaz teması olmaz, lazer cihazından çıkan ışınlarla göze doğrudan tedavi yapılır. Tedaviden sonra gözlerin kapatılması gerekmez, hasta iki gözünü de açık tutarak evine gidebilir. Uygulama, aynı tedavi seansında iki göze birden yapılır. Hasta eve gittikten sonra 36 saat süreyle gözlerde batışma, kızarma, ışıktan rahatsız olma ve televizyondaki küçük yazıları bulanık görme türü yakınmalar gelişir. Tedaviden sonraki 4. günde hasta bilgisayarda çalışma ve otomobil kullanma türü işleri yapmaya başlar.

Gece görüş problemlerinde nasıl bir uygulama yapılır? Halk arasında ‘kartal gözü’ olarak da bilinen wavefront uygulamasında, göz içindeki ışık saçılmaları ve sapmaları ölçülür ve lazer tedavisi buna göre ayarlanır.  Bu sapmalar wavefront tekniğiyle düzeltildiğinde kişinin kendi göz yapısına uygun tedavi gerçekleşmiş olur.

Neden No Touch Laser?

  • Tedavi göze cihaz teması olmadan gerçekleşir.
  • İki göze aynı seansta tedavi yapılır.
  • Tedavi sonrası gözler kapatılmaz.
  • İnce kornealı hastalara uygulanabilir.
  • Miyop, hipermetrop ve astigmatlara uygulanabilir.
Göz İçi İltihapları

Üveit Nedir?

Göz yuvarlağının ortasında bulunan jel benzeri maddenin çevresini 3 tabakadan oluşan bir kılıf sarar. Ortadaki tabaka, “uvea”dır. Uveanın iltihabına “üveit” denir. Üveit, gözün uvea adını verdiğimiz iris, koroid ve kirpiksi cisimden oluşan tabakalarının hepsini veya birini etkileyebilir.

Uvea, artık gözün ayrı bir uzmanlık alanı olarak kabul edilmektedir. Uvea ile ilgili hastalıkların tanı ve tedavisi, immunoloji (bağışıklık bilimi) ve genetik dallarındaki giderek artan gelişmelerle desteklenmektedir.

Erken teşhis, düzenli takip, uyumlu hasta hekim ilişkisi önemlidir. Bu şartlar sağlandığında zarar görmüş göz çoğu kez kurtarılabilir.

Tedavi tamamlansa bile, hasta en az üç ayda bir izlenmelidir. Hastalık sessiz olarak tekrarlayabileceğinden kontrollere ara verilmemesi gerekir. Diğer organlarla ilgili farklı belirtiler hakkında da göz doktoruna bilgi verilmesi şarttır. Örneğin ağızda aft oluşu, ciltteki lekeler, romatizmal belirtiler vb.

Üveit son derece karmaşık bir hastalıktır ve her hastada farklı bir seyir izleyebilir. Tedavisi de hastalığın seyri gibi kişiye özeldir. Uygulanacak tedavide ilacın dozunun, hekim tarafından belirlenmesi gerekir.

Üveitin Sebepleri

Üveit hastalarının %30 ila 40’ında hastalığın nedeni tam olarak tespit edilemez. Üveitler virüsler, mantarlar ve parazitler gibi etkenlerle oluşabileceği gibi, vücuttaki bir hastalığın gözdeki belirtisi olarak da ortaya çıkabilir. Bu yüzden çeşitli tahlillerle hastalıkları araştırmak gerekir. Ayrıca kollajen doku ve otoimmün kaynaklı olarak tanımladığımız sistemik hastalıklar eşliğinde de üveit oluşabilmektedir. Bunlara örnek olarak behçet hastalığı, ankilozan spondilit ve romatoid artrit verilebilir.

Üveite yol açabilen rahatsızlıklar:

  • Behçet hastalığı
  • Enfeksiyonlar (bakteri, virüs, parazit ya da mantarlar) başka bölgelerden göze yayılabilir. Tüberküloz, sifilis (frengi), herpes, toxoplazmoz, v.b.
  • Göz travması ve ameliyatları
  • Otoimmün reaksiyon (bağışıklık sistemi hastalıkları), romatizmal hastalıklar, ülseratif kolit, sarkoidoz.

Üveitin Belirtileri

Üveit, gözün ön bölümünde oluştuğunda şiddetli dönemlerinde gözde kızarıklık, bulanık görme, göz çevresinde ağrı, ışığa karşı hassasiyet ve uçuşmalar şeklinde belirti verir. Üveit, gözün arka bölümünde yoğunsa, belirtiler çoğunlukla bulanık görme şeklindedir. Üveit görme merkezini tutarsa ani görme azalması ve doku hasarına bağlı kalıcı görme kaybı meydana gelir. Merkezi bölgenin dışında meydana gelen üveitin başlıca belirtileri;

  • Göz kanlanması
  • Göz sulanması
  • Işığa karşı hassasiyet ve kamaşma
  • Lekeli ve bulanık görme veya ciddi görme kaybı
  • Ani oluşan ışık çakmaları
  • Göz küresinde ağrı

Üveitin Çeşitleri

  • Ön tarafta yer alan
  • Ara tarafta yer alan
  • Arka tarafta yer alan

Üveit Nasıl Teşhis Edilir?

Ne şiddette olursa olsun, üveit acil bir hastalıktır. Geç kalındığında hastalık ilerler ve iltihap nedeniyle göz bebeğinde şekil bozuklukları, katarakt, göz tansiyonu yükselmesi gibi kalıcı yan etkiler bırakabilir. Belirtiler başlayınca yapılacak ilk iş üveit konusunda tecrübeli bir göz doktoruna muayene olmaktır. İlk muayene için geç kalınması görmenin kalıcı bir şekilde kaybına neden olabilmektedir.

Bazı üveit çeşitlerinin tipik görünümü vardır ve teşhis hemen konulabilir. Bu durumlarda bile, gözün arka bölümünün tutulması söz konusu ise görmenin ne derece tehdit edildiğinin anlaşılması ve tedavinin etkinliğinin izlenmesi için anjiyografi, ultrasonografi, ERG gibi ileri teknikler gerekli olabilir. Örneğin, ICG adı verilen (indosiyan yeşili) bir boyayla yapılan anjiyografiler şüpheli durumlarda hastalık hakkında doğrudan tanıya götürücü bilgiler verebilmektedir. Daha sonra romatologlar, göğüs hastalıkları, cilt hastalıkları ve nöroloji uzmanlarıyla ortak araştırmalar yapılabilir.

Behçet hastalığı ağızda ve cinsel bölgede tekrar eden “aft” şeklinde yaralar halinde görünen ve gözde üveit yapan bir hastalıktır. Ancak behçet hastalığı vücutta hemen bütün sistemleri tutabilen, eklem, büyük ve küçük damarlar, solunum, santral sinir sistemi ve sindirim sistemi organlarının tutulumuna neden olabilen müzmin iltihaplı bir hastalıktır. Hastalığın bulgu ve belirtileri tutulum gösteren organlarda alevlenmeler şeklinde görülür ve bazı belirtiler uzun süreli devam etse de kişiden kişiye değişen, lezyonların görülmediği ve kişinin şikayet etmediği dönemler de yaşanmaktadır.

Kontakt Lens

Görme bozukluklarının düzeltilmesinde, göz renginin değiştirilmesinde, ya da kornea hastalıklarının tedavisinde kontakt lens kullanılmaktadır.

Kontakt lensler, 1800’lerde göz bebeğinin önünü tamamen kaplayan üfleme cam lenslerden yapılan incecik plastik kornea lenslerine uzanan bir evrim geçirmiştir. Günümüzde lens çeşitleri ve malzemeleri sağladığı kullanım seçenekleri ile çeşitlidir.

Göz yapısına uygun kontakt lens seçimi için göz doktoru tarafından göz muayenesi yapılır. Muayenede kullanılacak lens tipi, derecesi, taban eğrisi ve çapı belirlenir. Uyumu belirlemek için aynı anda veya mümkün olan en yakın diyoptride bir lens takılır. Lensin hareketi, dengesi, ortalaması incelenir.

Uygun Kontakt Lens Kriterleri

Kontakt lensler, korneanın üzerinde duracak şekilde tasarlanmışlardır. Esas olarak gözün ön kısmını kaplayan gözyaşı zarına yapışarak ve biraz da göz kapaklarının basıncı ile yerinde dururlar.

Göz kırpıldıkça göz kapağı kontakt lensin yüzeyinde kayarak, önünü hafifçe hareket etmesine neden olur. Bu hareket gözyaşlarının gerekli kayganlığı sağlamasına izin verir ve birikintilerin yıkanarak atılmasına yardımcı olur.

Çok sıkı lens hiç hareket etmez. Gözde hassasiyet oluşturabilir.Başta kullanıcı rahat olabilir ama görüş keskinliği zayıftır. Uzun dönemde komplikasyonlara neden olabilir.

Çok gevşek lens, aşırı hareket eder. Alt göz kapağı lensi çok hisseder. Göz kırpma sonrası görüntü bulanır. Lens merkezden kaçar. Lens kenarları kıvrılabilir.

  • Göze uygun olan lens, iyi ortalanmış olup, korneayı sarar.
  • Gözyaşının dolaşımı için lens hafif hareket etmelidir. Push-up testinde ve göz kırpma sonrasında 1 mm dikey hareket edebilmelidir.
  • Kullanıcı net ve rahat görmeli, lensi hissetmemelidir.
  • Göz kırpma sonrası görüş değişmemelidir.
  • Kenar şeridi göze baskı yapmamalıdır.
  • Kontakt lensler ile uyunmamalıdır. Denize ya da havuza girilmemelidir.
  • Kontakt lens kullanırken gözünüzde kızarıklık veya batma hissi oluşturduğunda hemen lensi çıkartıp doktora başvurulmalıdır.

Lenslerin Fiziksel Özellikleri

Arka yüzey: Lensin kornea ile temas eden kısmıdır.

Ön yüzey: Lensin kornea ile temas etmeyen yüzüdür. Işığın kırılmasını, kırma kusurunu düzeltmek için gereken ölçüde değiştirecek şekilde eğimlidir.

Temel eğri (Bace curve): Bir lensin rahat olabilmesi için göze temas eden arka yüzeyi ile korneanın ön yüzeyinin uyumlu ve benzer eğimde olması gerekmektedir. Temel eğri, arka yüzeyin optik alanının yarıçapıdır. Lensin göze uydurulması eğimi olduğu için en önemli parametrelerden biridir. Uygulanan lensin çok sıkı olduğu durumlarda temel eğri büyütülmeli, tersi hallerde küçültülmelidir.

Daha büyük temel eğri düzdür ve FLAT olarak adlandırılır. Daha küçük temel eğri ise eğimlidir, STEEP olarak adlandırılır.

Çap: Lensin merkezinde en dış kenarından diğer kenara doğru alınan mm ölçüsüdür. Çap lensin göze uyumunu etkiler. Yumuşak lenslerde bu değerler 13.5 / 14.5mm sert lensler için 7 / mm arasındadır.

Göz Estetiği

Oküloplasti ve orbita cerrahisi göz kapakları, gözyaşı yolları ve göz çukuru hastalıklarıyla ilgilenen bir uzmanlık alanıdır.

Göz torbalarının alınmasından protez göz yapımına, göz içi tümör ameliyatlarından botoksa, badem göz, şalazyon, plexr ve troid göz hastalığı gibi tüm göz çevresi hastalıklarının tedavisi ve estetik cerrahi uygulamaları oküloplasti ve orbita cerrahisi ile gerçekleştirilmektedir.

Göz kapağı vücuttaki diğer dokulardan çok daha hassas bir bölgedir. Göz kapağı cildi vücudun en ince cilt bölgesidir. Oküloplasti ve orbita cerrahisinde cerrahi girişimlerin tümünde sağlam dokuların zarar görmemesi ve sadece gerekli yere müdahalenin yapılması çok önemlidir. Yapılacak ameliyatın göz kapağı anatomisini ve estetik cerrahi ilkelerini bilen oküloplasti cerrahisi eğitimi almış çok vaka deneyimine sahip göz doktorları tarafından gerçekleşmesi önem taşımaktadır.

Şaşlık

Şaşılık, her iki gözün birbiriyle olan paralelliğini kaybetmesidir. Her bir gözde 6’şar adet göz dışı kas bulunur. Bunların birinde veya birkaçında kuvvet azlığı veya fazlalığı olması şaşılığa neden olur. Bir göz düz bakarken diğeri içe, dışa, yukarı veya aşağı kayabilir. Bazı durumlarda kayma her iki gözde de mevcuttur. Gözlerdeki kayma şaşılığın sebebine göre sürekli ya da geçici süreli oluşabilir. Şaşılığın oluşmasında tek bir neden yoktur. Farklı nedenlerle şaşılık oluşabilir.

Şaşılık tedavisinde erken teşhis çok önemlidir. İlk göz muayenesi için geç kalındığında çocukların gözlerinde estetik problemlerinin yanı sıra ömür boyu sürecek görme azlığı sorunları da oluşabilmektedir. Doğumdan hemen sonra ve çocukluk döneminde çocukların göz şikayeti olmasa bile düzenli olarak mutlaka uzman bir göz hekimine muayene olması gereklidir.

Şaşılığın Sebepleri

Şaşılığın oluşmasında tek bir neden yoktur. Sorunlu hamilelik dönemi, doğumun problemli olması, çocuğun gelişimi, geçirdiği hastalıklar şaşılığa yol açabilir. Şaşılık için genetik yatkınlık da söz konusudur. Ailede gözünde kayma olan varsa çocuklarda şaşılığın görülme ihtimali artmaktadır.

Çocukluk döneminde yani 2 yaşından sonra görülen şaşılıklarda genellikle neden göz bozukluklarıdır. Şaşılığa yatkınlığı olan bir çocukta gözdeki kayma, ateşli bir hastalık veya bir travma (düşme, ameliyatlar, kazalar) sonrası başlayabilir.

Göz kaslarımızın hareketini yöneten merkez beyindedir, bu nedenle sinirlerde oluşan felçler de gözde kaymalara neden olur. Geçirilen kazalar, kafa travması, ateşli hastalıklar ve ileri yaşta hipertansiyon ve şeker hastalığı gibi bazı durumlarda göze gelen sinirlerde felçler oluşabilir. Bu şekilde oluşan şaşılıklarda tedavi felcin kalıcı olup olmamasına bağlı olarak değişebilir. Kas felçlerine bağlı gelişen kaymalar çocuklarda göz tembelliği, büyük yaş grubunda çift görmeye neden olabileceği için mutlaka tedavisi gereklidir.

Şaşılık Belirtileri

  • Gözde paralelliğin kaybolması
  • Göz sulanması
  • Ağrı
  • Baş ağrısı
  • Çift görme
  • Üç boyutlu görüntünün kaybolması
  • Bulanık görme
  • Baş veya yüzün bir yana dönük olması

Bebeklik ve çocukluk döneminde olan kaymaların bir kısmı yalancı kaymalardır. Yalancı kayma, göz kapaklarının ve burun kökünün genişliği ile ortaya çıkan yanıltıcı bir görünümdür. Bu durumun tam olarak aydınlatılabilmesi için mutlaka bir göz muayenesi yapılmalıdır.

Sürekli hep aynı gözün kayması görmenin o gözde daha az olduğunun belirtisidir ve önemlidir. Bu nedenle tek gözünde kayma olan bebek ve çocuklar hemen göz muayenesine götürülmelidir.

Göz Tansiyonu (Glokom)

Halk arasında “Göz Tansiyonu” ya da “Karasu Hastalığı” olarak bilinen glokom, göz içi basıncının sıklıkla yükselmesi nedeniyle görme sinirinin zarar görmesidir. Buna bağlı olarak kişinin görme alanı yavaş yavaş daralır. Kendini hastalığın en son aşamalarında fark ettiren sinsi bir hastalık olan glokom, geç tanı konulduğunda görme sinirinde onarılması mümkün olmayan ciddi tahribatlar oluşturabilmektedir.

Glokom Kimlerde Görülür?

Göz içi basıncı normalden yüksek olan kişilerde glokom gelişme riski daha yüksektir; ancak göz içi basıncı yüksek olan herkeste glokom olabileceği anlamına gelmez.

40 yaşın üzerindeki kişilerde glokom riski artmaktadır.

Glokomun genetik ile ilişkisi olabilir. Ailesinde glokom olan kişilerde gelişme riski daha yüksektir. Diğer bir deyişle, bir veya birden fazla gende bozukluk olabilir ve bu bireyler hastalığa karşı daha hassas hale gelebilir.

Şeker hastalığı ve hipotiroidizm (guatr) olan hastalarda glokom gelişme riski daha fazladır.

Ciddi göz yaralanmaları göz içi basıncı yükselmesine neden olabilir. Diğer risk faktörleri; retina dekolmanı, göz tümörleri ve kronik üveit veya iritis gibi göz iltihaplarıdır. Bazı göz cerrahileri de ikincil glokom gelişimini tetikleyebilir.

Genellikle uzağı iyi görememe olarak bilinen miyopide glokom sıklığı yaklaşık iki misli artmıştır.

Uzun süreli kortizon kullanımı (damla, ağızdan veya cilt pomadı vb. olarak) ikincil glokom gelişimine neden olabilir.

Bu özelliklere sahip kişilerin, görme sinirindeki hasarın erken tespiti için düzenli göz muayenesi olmaları önemlidir.

Glokomun Sebepleri

Göz içinde salgılanan ve gözün beslenmesi için gerekli olan göz içi sıvısının boşalamamasına bağlı olarak göz içinde basınç yükselir. Yükselen göz içi basıncı da göz siniri hücrelerine zarar verir.

Glokomun Belirtileri

  • Sabahları belirginleşen baş ağrıları
  • Zaman zaman bulanık görme
  • Geceleri ışıkların etrafında ışıklı halkalar görülmesi
  • Televizyon izlerken göz etrafında ağrı

Glokom Riskini Artıran Faktörler Nelerdir?

  • Ailede glokom geçmişinin olması (genetik yatkınlık)
  • 40 yaşın üzerinde olunması
  • Şeker hastalığı
  • Şiddetli kansızlık veya şoklar
  • Yüksek-düşük sistemik kan basıncı (vücut tansiyonu)
  • Yüksek miyopi
  • Yüksek hipermetropi
  • Migren
  • Uzun süreli kortizon tedavisi
  • Göz yaralanmaları
  • Irksal faktörler

Bu özelliklere sahip kişilerde glokom hastalığının ortaya çıkma riski normalden daha yüksek olduğu için bu kişilerin görme sinirindeki hasarın erken tespiti amacıyla düzenli olarak göz muayenelerini yaptırmaları gerekmektedir.

Yakın Görme Problemi

PRESBİYOPİ HAKKINDA

Presbiyopi Nedir?

Presbiyopi, 40 yaşın üzerindeki kişilerde yaşa bağlı olarak oluşan yakını görememe sorunudur. Gözlerimizin içindeki mercek şekil değiştirebilen bir yapıya sahiptir. Bu mercek, özel yeteneği sayesinde cisimler yakına geldiğinde şişerek şeklini değiştirebilir ve görme kalitesini arttırır. Yakını görme bu şekilde gerçekleşmektedir. İnsan gözü, 40 yaşından sonra bu yeteneğini yavaş yavaş kaybetmeye başlamaktadır.

Presbiyopi Neden Oluşur?

Uzaktaki bir cismin yakına gelmesiyle beyne ulaşan uyarı değerlendirilerek göze iletilir. Burada gözün “silier cisim” denen bölgesinde kasların kasılıp gevşemesiyle buna bağlı lifler gerilmekte ya da gevşemektedir. Liflerin bu hareketi, lensin incelerek ya da kalınlaşarak kırıcılığının artmasına neden olur. Göz, yaşa bağlı olarak bu yeteneğini kaybeder. Kesin olarak ispatlanmamış olsa da bu yeteneğin yaşa bağlı olarak kaybedilmesi ile ilgili en yakın teori hücre yaşlanması teorisidir. Bu teori, yaşlılığa bağlı olarak saçımızın beyazlaması gibi göz hücrelerimizin bu yeteneğini kaybettiğini belirtmektedir . Bu nedenle sorun, patolojik bir sorun olarak değil fizyolojik bir yaşlanma olarak değerlendirilir. Presbiyopi yıllara göre her insanda son derece standart bir şekilde artmaktadır. 40 yaşından sonra her 10 yılda bir, +1 numara büyüme gösterir. 50 yasında +2, 60 yaşında ise +3 numara büyümüş olur. Fakat burada ilginç bir durum söz konusudur. Örneğin gözümüz -2 ise 40 yaşında buna +1 eklenir. Bu durumda yakını görmek için -1 numaraya ihtiyaç duyarsınız. 50 yaşına geldiğinizde ise uzak için -2 numaraya ihtiyaç varken, yakın gözlüğüne ihtiyaç kalmamaktadır. Bu nedenle miyop olup da “Ben yakını çok iyi görüyorum.” diyen hastaların yakını iyi görmelerinin nedeni, iki rahatsızlığın üst üste gelerek kusur azaltıcı bir etki oluşturmasıdır.

Presbiyopinin Belirtileri Nelerdir?

Presbiyopi hastaları, cisimleri 50 cm’den daha yakına getirdiklerinde görmede zorluk yaşamaktadırlar. Bu nedenle cisimleri gözlerinden uzaklaştırarak görebilirler.

Presbiyopi Nasıl Tedavi Edilir?

Presbiyopi tedavisi için tüm dünyada uygulanan yöntemlerin başında göz içi trifokal mercek operasyonları ile presbylasik lazer tedavileri uygulanmaktadır.

Nöro Oftalmoloji

İnsanın var olduğu tarihten beri süregelmekte olan baş ağrısı medikal şikâyetler içinde en sık rastlanılanı olup nüfusun %80’den fazlasını etkilemektedir. Baş ağrılarının sebeplerinden biri de gözle ilgili sorunlardır. Baş ağrısından şikâyet eden hastalar genellikle başka bir hekim tarafından göz hekimine yönlendirilirler. Göz hastalıkları nedeniyle oluşan baş ağrısını tedavi eden, göz ve sinir sisteminin ortak hastalıkları ile ilgilenen bilim dalı Nörooftalmoloji‘dir.

Bir cismin görülebilmesi, görüntünün önce gözde daha sonra beynin arka kısımlarındaki görme merkezinde algılanması ile mümkündür. Görme yollarında bir sorun olduğu zaman, ani veya ilerleyici görme kayıpları oluşabilir. Göz hareketlerini ilgilendiren hastalıklarda ise başlıca belirti çift görmedir ve sorun göz kaslarını, sinirlerini veya beyindeki kontrol merkezlerini ilgilendirebilir. Geçici görme kaybı veya çift görme, hayal görme, göz kapağında düşüklük, göz bebeklerinin büyüklüklerinde farklılık gibi şikâyetleri olan hastalar yine nörooftalmolojinin ilgi alanına girer. Baş göz ağrılarının doğru tanısı için hastanın öyküsü çok önemlidir. Bu tedavide başarı, uyumlu hekim hasta ilişkisi ve sürekli takip ile mümkündür.

Kornea Hastalıkları

Kornea, gözün en ön kısmında yer alan, ışığı odaklama ve gözü dış etkenlerden koruma görevine sahip, görme işlevinde büyük rolü olan, gözün eğimli saydam tabakasıdır.

Kornea Muayene Yöntemleri

Göz hekimi olmayan bir kişi lokal ışık ile kornea saydamlığını, yüzeyinin parlaklığını, kornea yaralanmalarını, pamuk bir çubuk yardımı ile kornea duyarlığını değerlendirebilir. Göz hekimleri kornea morfolojisi ve fonksiyonunu değerlendirmek için bazı cihazlar kullanırlar;

  • Biyomikroskopi: Kornea ve ön segmente ait diğer yapıların binoküler olarak incelenmesine yarar. Değişik kalınlıktaki ışık demetleri farklıaçılardan gönderilerek biyomikroskobun büyütmesi sağlanır ve kornea incelenebilir. Rutin olarak en sık kullanılan muayene yöntemidir.
  • Keratometri: Korneanın kırma gücünün ölçülmesidir. Kontakt lens ve göz içi lens implantasyonu uygulaması öncesinde kullanılır.
  • Topografi: Korneanın ön yüzünün topografik analizinde kullanılır.
  • Pakimetri: Kornea kalınlığının ölçümüdür.
  • Speküler mikroskopi: Endotel hücre sayısı ve yapısını gösterir.
  • Esteziometri: Kornea duyarlılığının değerlendirilmesine yarar.
  • Korneanın boyanarak muayenesi: Kornea yüzeyindeki kusurlar “floresseine ve rose bengal” solüsyonu ile görülebilir.
Göz Tembelliği

Göz tembelliği gözde ve göz sinirinde yapısal hiçbir bozukluk olmamasına rağmen bir gözün diğer göze oranla veya her iki gözün normal sınırlara oranla daha düşük görme kapasitesinin olmasıdır. Görme doğumdan itibaren öğrenilen bir duyudur. Beynimiz geliştiği sürece görmemiz de gelişir ve daha ayrıntılı görmeyi öğreniriz. Eğer bu dönemde görmemizi engelleyen bir durum oluşursa örneğin bir gözde diğerine göre daha yüksek bir numara olur ise o tarafta görme daha bulanık öğrenilir ve o göz tembel kalır.

Göz Tembelliğinin Nedenleri

  • Kırma kusuru: Bir gözde diğer göze oranla daha yüksek bir kırma kusurunun olması veya her iki gözde yüksek kırma kusurunun olması
  • Şaşılık: Tek gözde kayma
  • Diğer göz hastalıkları: Görmeyi engelleyen katarakt, korneada leke, göz kapağında göz bebeğini kapayan düşüklük
Çeviri / Translate »