NO TOUCH LASER – GÖZE DOKUNULMADAN, TEMAS OLMADAN YAPILAN GÖZ LAZER TEDAVİSİ
No Touch Laser tedavisi ile miyop,hipermetrop ve astigmat tedavisi göze dokunmadan yapılır.
Bu yöntem hangi hastalara uygulanabilir? Göz yapısı uygun olan miyop, hipermetrop ve astigmatlara uygulanabilir. Yani, uzak ve yakın görme sorunu olan hastalar bu tedavi için aday olabilir. Özellikle korneası ince olan ve kornea yüzeyi normalden daha dik olan olgularda da No TouchLaser tedavisi uygulanabilir.
Uygulama nasıl yapılıyor? No Touch Laser tedavi işlemi, sadece anestetik damla damlatılmasıyla yapılır ve uygulama sırasında hasta ağrı duymaz. Tedavi sırasında göze herhangi bir cihaz teması olmaz, lazer cihazından çıkan ışınlarla göze doğrudan tedavi yapılır. Tedaviden sonra gözlerin kapatılması gerekmez, hasta iki gözünü de açık tutarak evine gidebilir. Uygulama, aynı tedavi seansında iki göze birden yapılır. Hasta eve gittikten sonra 36 saat süreyle gözlerde batışma, kızarma, ışıktan rahatsız olma ve televizyondaki küçük yazıları bulanık görme türü yakınmalar gelişir. Tedaviden sonraki 4. günde hasta bilgisayarda çalışma ve otomobil kullanma türü işleri yapmaya başlar.
Gece görüş problemlerinde nasıl bir uygulama yapılır? Halk arasında ‘kartal gözü’ olarak da bilinen wavefront uygulamasında, göz içindeki ışık saçılmaları ve sapmaları ölçülür ve lazer tedavisi buna göre ayarlanır. Bu sapmalar wavefront tekniğiyle düzeltildiğinde kişinin kendi göz yapısına uygun tedavi gerçekleşmiş olur.
NO TOUCH LASER – GÖZE DOKUNULMADAN, TEMAS OLMADAN YAPILAN GÖZ LAZER TEDAVİSİ
No Touch Laser tedavisi ile miyop,hipermetrop ve astigmat tedavisi göze dokunmadan yapılır.
Bu yöntem hangi hastalara uygulanabilir? Göz yapısı uygun olan miyop, hipermetrop ve astigmatlara uygulanabilir. Yani, uzak ve yakın görme sorunu olan hastalar bu tedavi için aday olabilir. Özellikle korneası ince olan ve kornea yüzeyi normalden daha dik olan olgularda da No TouchLaser tedavisi uygulanabilir.
Uygulama nasıl yapılıyor? No Touch Laser tedavi işlemi, sadece anestetik damla damlatılmasıyla yapılır ve uygulama sırasında hasta ağrı duymaz. Tedavi sırasında göze herhangi bir cihaz teması olmaz, lazer cihazından çıkan ışınlarla göze doğrudan tedavi yapılır. Tedaviden sonra gözlerin kapatılması gerekmez, hasta iki gözünü de açık tutarak evine gidebilir. Uygulama, aynı tedavi seansında iki göze birden yapılır. Hasta eve gittikten sonra 36 saat süreyle gözlerde batışma, kızarma, ışıktan rahatsız olma ve televizyondaki küçük yazıları bulanık görme türü yakınmalar gelişir. Tedaviden sonraki 4. günde hasta bilgisayarda çalışma ve otomobil kullanma türü işleri yapmaya başlar.
Gece görüş problemlerinde nasıl bir uygulama yapılır? Halk arasında ‘kartal gözü’ olarak da bilinen wavefront uygulamasında, göz içindeki ışık saçılmaları ve sapmaları ölçülür ve lazer tedavisi buna göre ayarlanır. Bu sapmalar wavefront tekniğiyle düzeltildiğinde kişinin kendi göz yapısına uygun tedavi gerçekleşmiş olur.
Göz yuvarlağının ortasında bulunan jel benzeri maddenin çevresini 3 tabakadan oluşan bir kılıf sarar. Ortadaki tabaka, “uvea”dır. Uveanın iltihabına “üveit” denir. Üveit, gözün uvea adını verdiğimiz iris, koroid ve kirpiksi cisimden oluşan tabakalarının hepsini veya birini etkileyebilir.
Uvea, artık gözün ayrı bir uzmanlık alanı olarak kabul edilmektedir. Uvea ile ilgili hastalıkların tanı ve tedavisi, immunoloji (bağışıklık bilimi) ve genetik dallarındaki giderek artan gelişmelerle desteklenmektedir.
Erken teşhis, düzenli takip, uyumlu hasta hekim ilişkisi önemlidir. Bu şartlar sağlandığında zarar görmüş göz çoğu kez kurtarılabilir.
Tedavi tamamlansa bile, hasta en az üç ayda bir izlenmelidir. Hastalık sessiz olarak tekrarlayabileceğinden kontrollere ara verilmemesi gerekir. Diğer organlarla ilgili farklı belirtiler hakkında da göz doktoruna bilgi verilmesi şarttır. Örneğin ağızda aft oluşu, ciltteki lekeler, romatizmal belirtiler vb.
Üveit son derece karmaşık bir hastalıktır ve her hastada farklı bir seyir izleyebilir. Tedavisi de hastalığın seyri gibi kişiye özeldir. Uygulanacak tedavide ilacın dozunun, hekim tarafından belirlenmesi gerekir.
Üveitin Sebepleri
Üveit hastalarının %30 ila 40’ında hastalığın nedeni tam olarak tespit edilemez. Üveitler virüsler, mantarlar ve parazitler gibi etkenlerle oluşabileceği gibi, vücuttaki bir hastalığın gözdeki belirtisi olarak da ortaya çıkabilir. Bu yüzden çeşitli tahlillerle hastalıkları araştırmak gerekir. Ayrıca kollajen doku ve otoimmün kaynaklı olarak tanımladığımız sistemik hastalıklar eşliğinde de üveit oluşabilmektedir. Bunlara örnek olarak behçet hastalığı, ankilozan spondilit ve romatoid artrit verilebilir.
Üveite yol açabilen rahatsızlıklar:
Behçet hastalığı
Enfeksiyonlar (bakteri, virüs, parazit ya da mantarlar) başka bölgelerden göze yayılabilir. Tüberküloz, sifilis (frengi), herpes, toxoplazmoz, v.b.
Göz travması ve ameliyatları
Otoimmün reaksiyon (bağışıklık sistemi hastalıkları), romatizmal hastalıklar, ülseratif kolit, sarkoidoz.
Üveitin Belirtileri
Üveit, gözün ön bölümünde oluştuğunda şiddetli dönemlerinde gözde kızarıklık, bulanık görme, göz çevresinde ağrı, ışığa karşı hassasiyet ve uçuşmalar şeklinde belirti verir. Üveit, gözün arka bölümünde yoğunsa, belirtiler çoğunlukla bulanık görme şeklindedir. Üveit görme merkezini tutarsa ani görme azalması ve doku hasarına bağlı kalıcı görme kaybı meydana gelir. Merkezi bölgenin dışında meydana gelen üveitin başlıca belirtileri;
Göz kanlanması
Göz sulanması
Işığa karşı hassasiyet ve kamaşma
Lekeli ve bulanık görme veya ciddi görme kaybı
Ani oluşan ışık çakmaları
Göz küresinde ağrı
Üveitin Çeşitleri
Ön tarafta yer alan
Ara tarafta yer alan
Arka tarafta yer alan
Üveit Nasıl Teşhis Edilir?
Ne şiddette olursa olsun, üveit acil bir hastalıktır. Geç kalındığında hastalık ilerler ve iltihap nedeniyle göz bebeğinde şekil bozuklukları, katarakt, göz tansiyonu yükselmesi gibi kalıcı yan etkiler bırakabilir. Belirtiler başlayınca yapılacak ilk iş üveit konusunda tecrübeli bir göz doktoruna muayene olmaktır. İlk muayene için geç kalınması görmenin kalıcı bir şekilde kaybına neden olabilmektedir.
Bazı üveit çeşitlerinin tipik görünümü vardır ve teşhis hemen konulabilir. Bu durumlarda bile, gözün arka bölümünün tutulması söz konusu ise görmenin ne derece tehdit edildiğinin anlaşılması ve tedavinin etkinliğinin izlenmesi için anjiyografi, ultrasonografi, ERG gibi ileri teknikler gerekli olabilir. Örneğin, ICG adı verilen (indosiyan yeşili) bir boyayla yapılan anjiyografiler şüpheli durumlarda hastalık hakkında doğrudan tanıya götürücü bilgiler verebilmektedir. Daha sonra romatologlar, göğüs hastalıkları, cilt hastalıkları ve nöroloji uzmanlarıyla ortak araştırmalar yapılabilir.
Behçet hastalığı ağızda ve cinsel bölgede tekrar eden “aft” şeklinde yaralar halinde görünen ve gözde üveit yapan bir hastalıktır. Ancak behçet hastalığı vücutta hemen bütün sistemleri tutabilen, eklem, büyük ve küçük damarlar, solunum, santral sinir sistemi ve sindirim sistemi organlarının tutulumuna neden olabilen müzmin iltihaplı bir hastalıktır. Hastalığın bulgu ve belirtileri tutulum gösteren organlarda alevlenmeler şeklinde görülür ve bazı belirtiler uzun süreli devam etse de kişiden kişiye değişen, lezyonların görülmediği ve kişinin şikayet etmediği dönemler de yaşanmaktadır.
Halk arasında “Göz Tansiyonu” ya da “Karasu Hastalığı” olarak bilinen glokom, göz içi basıncının sıklıkla yükselmesi nedeniyle görme sinirinin zarar görmesidir. Buna bağlı olarak kişinin görme alanı yavaş yavaş daralır. Kendini hastalığın en son aşamalarında fark ettiren sinsi bir hastalık olan glokom, geç tanı konulduğunda görme sinirinde onarılması mümkün olmayan ciddi tahribatlar oluşturabilmektedir.
Glokom Kimlerde Görülür?
Göz içi basıncı normalden yüksek olan kişilerde glokom gelişme riski daha yüksektir; ancak göziçi basıncı yüksek olan herkeste glokom olabileceği anlamına gelmez.
40 yaşın üzerindeki kişilerde glokom riski artmaktadır.
Glokomun genetik ile ilişkisi olabilir. Ailesinde glokom olan kişilerde gelişme riski daha yüksektir. Diğer bir deyişle, bir veya birden fazla gende bozukluk olabilir ve bu bireyler hastalığa karşı daha hassas hale gelebilir.
Şeker hastalığı ve hipotiroidizm (guatr) olan hastalarda glokom gelişme riski daha fazladır.
Ciddi göz yaralanmaları göz içi basıncı yükselmesine neden olabilir. Diğer risk faktörleri; retina dekolmanı, göz tümörleri ve kronik üveit veya iritis gibi göz iltihaplarıdır. Bazı göz cerrahileri de ikincil glokom gelişimini tetikleyebilir.
Genellikle uzağı iyi görememe olarak bilinen miyopide glokom sıklığı yaklaşık iki misli artmıştır.
Uzun süreli kortizon kullanımı (damla, ağızdan veya cilt pomadı vb. olarak) ikincil glokom gelişimine neden olabilir.
Bu özelliklere sahip kişilerin, görme sinirindeki hasarın erken tespiti için düzenli göz muayenesi olmaları önemlidir.
Glokomun Sebepleri
Göz içinde salgılanan ve gözün beslenmesi için gerekli olan göz içi sıvısının boşalamamasına bağlı olarak göz içinde basınç yükselir. Yükselen göz içi basıncı da göz siniri hücrelerine zarar verir.
Glokomun Belirtileri
Sabahları belirginleşen baş ağrıları
Zaman zaman bulanık görme
Geceleri ışıkların etrafında ışıklı halkalar görülmesi
Televizyon izlerken göz etrafında ağrı
Glokom Riskini Artıran Faktörler Nelerdir?
Ailede glokom geçmişinin olması (genetik yatkınlık)
40 yaşın üzerinde olunması
Şeker hastalığı
Şiddetli kansızlık veya şoklar
Yüksek-düşük sistemik kan basıncı (vücut tansiyonu)
Yüksek miyopi
Yüksek hipermetropi
Migren
Uzun süreli kortizon tedavisi
Göz yaralanmaları
Irksal faktörler
Bu özelliklere sahip kişilerde glokom hastalığının ortaya çıkma riski normalden daha yüksek olduğu için bu kişilerin görme sinirindeki hasarın erken tespiti amacıyla düzenli olarak göz muayenelerini yaptırmaları gerekmektedir.
Presbiyopi, 40 yaşın üzerindeki kişilerde yaşa bağlı olarak oluşan yakını görememe sorunudur. Gözlerimizin içindeki mercek şekil değiştirebilen bir yapıya sahiptir. Bu mercek, özel yeteneği sayesinde cisimler yakına geldiğinde şişerek şeklini değiştirebilir ve görme kalitesini arttırır. Yakını görme bu şekilde gerçekleşmektedir. İnsan gözü, 40 yaşından sonra bu yeteneğini yavaş yavaş kaybetmeye başlamaktadır.
Presbiyopi Neden Oluşur?
Uzaktaki bir cismin yakına gelmesiyle beyne ulaşan uyarı değerlendirilerek göze iletilir. Burada gözün “silier cisim” denen bölgesinde kasların kasılıp gevşemesiyle buna bağlı lifler gerilmekte ya da gevşemektedir. Liflerin bu hareketi, lensin incelerek ya da kalınlaşarak kırıcılığının artmasına neden olur. Göz, yaşa bağlı olarak bu yeteneğini kaybeder. Kesin olarak ispatlanmamış olsa da bu yeteneğin yaşa bağlı olarak kaybedilmesi ile ilgili en yakın teori hücre yaşlanması teorisidir. Bu teori, yaşlılığa bağlı olarak saçımızın beyazlaması gibi göz hücrelerimizin bu yeteneğini kaybettiğini belirtmektedir . Bu nedenle sorun, patolojik bir sorun olarak değil fizyolojik bir yaşlanma olarak değerlendirilir. Presbiyopi yıllara göre her insanda son derece standart bir şekilde artmaktadır. 40 yaşından sonra her 10 yılda bir, +1 numara büyüme gösterir. 50 yasında +2, 60 yaşında ise +3 numara büyümüş olur. Fakat burada ilginç bir durum söz konusudur. Örneğin gözümüz -2 ise 40 yaşında buna +1 eklenir. Bu durumda yakını görmek için -1 numaraya ihtiyaç duyarsınız. 50 yaşına geldiğinizde ise uzak için -2 numaraya ihtiyaç varken, yakın gözlüğüne ihtiyaç kalmamaktadır. Bu nedenle miyop olup da “Ben yakını çok iyi görüyorum.” diyen hastaların yakını iyi görmelerinin nedeni, iki rahatsızlığın üst üste gelerek kusur azaltıcı bir etki oluşturmasıdır.
Presbiyopinin Belirtileri Nelerdir?
Presbiyopi hastaları, cisimleri 50 cm’den daha yakına getirdiklerinde görmede zorluk yaşamaktadırlar. Bu nedenle cisimleri gözlerinden uzaklaştırarak görebilirler.
Presbiyopi Nasıl Tedavi Edilir?
Presbiyopi tedavisi için tüm dünyada uygulanan yöntemlerin başında göz içi trifokal mercek operasyonları ile presbylasik lazer tedavileri uygulanmaktadır.
Katarakt Tedavisi, Katarakt Belirtileri, Çift Görme, Görme Azalması
Katarakt Nedir?
Katarakt göz rahatsızlığı, gözün içerisinde bulunan ve net görmesini sağlayan doğal merceğin geçen yıllarında etkisiyle saydamlığını kaybetmesi ile oluşmaktadır. Matlaşan doğal mercek sebebiyle hastalar, buğulanmış bir camın arkasından bakıyormuş gibi görürler.
Katarakt Belirtileri Nelerdir?
Kataraktın en belirgin belirtilerinin arasında çift görme, görme seviyesinde azalma, gece görüşünde bozulma, ışığa hassasiyet, gözlük numaralarının sık değişmesi ve renklerde bulanıklaşma gibi sorunlar oluşmaya başlar, bu belirtiler genellikle yaşa bağlı olarak kendini gösterir. Bebekler, şeker hastaları, gözde fiziksel darbeye maruz kalan veya uzun süre kortizonlu ilaç kullanan hastalarda da katarakt görülebilir.
Kataraktın Tedavisi
Gözde Herşey’de gerçekleştirilen lazerle katarakt tedavisi, gözün içerisindeki doğal mercek ileri teknoloji femtosaniye lazer cihazı yardımıyla yapılan mükemmel kesi ile çıkarılır. Bilgisayar yardımıyla çalışan ve göz içine yerleşecek yeni merceğin tam randıman ile çalışmasını sağlayan femtosaniye lazer teknolojisi, katarakt operasyonlarında dünyadaki en ileri teknoloji olmanın yanı sıra, operasyon sonrasında hastaların yaşam kalitesini de olumlu olarak etkileyecek önemli bir etkendir.
Katarakt tedavisinde, en az kullanılan lazer teknolojisi kadar önemli bir başka etken ise göz içerisine yerleştirilecek olan yapay merceklerde kullanılan teknolojidir. Gözde saydamlığını kaybetmiş ve net görememeye sebep olan doğal merceğin yerine geçen göz içi mercek seçimi, operasyonunun hasta için kazanımlarında belirleyici en önemli etkendir. Kataraktın yanı sıra, yakın, uzak ve orta mesafedeki görme kusurlarına da çözüm getirebilen göz içi mercekler; monofokal (tek odaklı), bifokal (çift odaklı) ve tri-fokal (üç odaklı) olmak üzere üçe ayrılır. En ileri teknoloji tri-fokal akıllı merceklerin kullanıldığı katarakt ameliyatlarının ardından hastalar, bir daha asla gözlük kullanmak zorunda kalmazlar. Monofokal ve bifokal mercek kullanılan operasyonlar katarakta çözüm getirirken, hastaların gözlük kullanımı için bir çözüm sunmazlar.
Katarakt Ameliyatı Nedir?
Katarakt ameliyatı, modern tekniklerin gelişimi ile iğnesiz, narkozsuz ve ağrısız bir şekilde gerçekleştirilerek, hasta aynı gün eve dönebilmektedir. Katarakt ameliyatı öncesinde, göz içinde kullanılacak merceğin kalitesi, hekimin tecrübesi ve operasyonun uygulandığı kurumun hem hijyen hem her hasta için tek seferlik tıbbi sarf malzemesi kullandığından emin olunması, ameliyatın başarısı açısından büyük önem taşır.
Oluşmuş kataraktın ilaç veya gözlükle tedavisi mümkün değildir. Kataraktın tek tedavisi ameliyattır. Katarakt ilerledikçe görmeyi belirgin olarak azaltarak hastanın yaşantısını rahatsız etmeye başlar. Katarakt ameliyatı için kullanılan teknoloji ve göz içine konulan merceğin kalitesi ameliyatın başarısını ve en önemlisi hastanın görme kalitesini belirler. Tüm katarakt rahatsızlığı olan hastaların, sorgulaması gereken en önemli konu gözlerinin içine konulacak merceğin kalitesi olmalıdır.
TRI-FOKAL
AKILLI MERCEK SEÇENEKLERİ
Tri-fokal Akıllı Mercek
Akıllı mercek operasyonu, uzak ve yakın problemleri yaşayan veya katarakt ameliyatı olmak isteyen kişiler için uygulanan bir tedavi yöntemidir. Trifokal lensler, tasarımına bağlı olarak yakın-uzak ve orta mesafe diyebileceğimiz odaklama özelliğine sahip merceklerdir. Uzun yıllardır bu teknoloji dünyada kullanılmaktaydı ama bugün kullandığımız yeni jenerasyon ileri teknoloji mercekler ile çok başarılı sonuçlar alınıyor. Bu ameliyatlarda takılan mercekler ömür boyu göz içinde kalır. Yani hastaların takıp çıkarttıkları kontakt lens gibi bir mercek değildir. Hekim tarafından gözün içine yerleştirilir. Lensin alerji yapması veya doku tarafından kabul edilmemesi mümkün değildir.
Bu ameliyat öncesinde hastanın detaylı bilgilendirilmesi çok önem taşır. Uygun hasta seçimi, uygun teknik, ameliyatın gerçekleştirildiği kurumun ve hekimin tecrübesi ve tabi ki doğru mercek seçimiyle yapılacak bu ameliyattan hasta da hekim de en iyi sonucu alacaktır. Başarıyı neler etkiler? Mercek seçimi ve doğru uygulanması, bu cerrahinin en önemli tarafıdır. Hastanın gözüne uygulanacak lensin tipi, derecesi, göze nasıl bir açıyla yerleştirileceği, yapılan ölçümlere göre lens numarasının (hem astigmat hem uzak ve yakını düzeltebilecek) tam tespit edilmesi önemli ve deneyim isteyen bir uygulamadır.
Hastanın yüksek numaralı gözlüklerinden kurtulması ve bir daha gözlük kullanmadan yaşamına devam etmesini sağlayan bu mercekler aynı zamanda katarakt oluşumunu da engelleyerek ömür boyu kaliteli görüş garantisi sağlamaktadır.
Trifokal mercekler üç odaklıdır. Bu mercekler takıldığında, uzak, yakın ve orta mesafe sorunlarını ortadan kaldırarak 40 cm ile 2 metre arasında kalan mesafeyi de net görmenizi sağlayacaktır.
Ameliyat sonrasında bir süre damlalar kullanılarak göze koruma sağlanır. Yaklaşık 3-4 hafta kadar bu damlaların kullanılması ve gözün korunması gerekir. Normal hayata dönüş ne zaman olur? Ameliyattan 2-3 gün sonra hemen hemen tüm hastalar günlük ev ve iş düzenlerine dönebilir.
PowerON / AddON Akıllı Mercek
Mucize niteliğindeki bu mercekler daha önce normal merceklerle katarakt ameliyatı olmuş ve gözünde miyop, astigmat veya presbiyopi gibi bazı kırma kusurlarından kurtulamamış kişiler için ideal bir çözümdür.
PowerON / AddON mercekler hastanın gözündeki mevcut kırma kusuruna uygun olarak 4 ayrı modeldedir.
Cerrah katarakt ameliyatı olmuş ve mercek takılmış bu hastalarda problem ne ise saptar ve o model lensi seçerek göz içine takar.
Böylece hastanın uzak, yakın ve orta mesafeyi görüp astigmat problemine de çözüm getirilebilmektedir.
Hekim tarafından yapılan detaylı değerlendirmelerle hastanın güzüne takılan en uygun PowerON / AddON mercek seçeneği ile mevcut kırma kusurları da çözülmüş olur.
Miyop, hipermetrop ve astigmat gibi kırma kusurlarının tedavisi için uygulanan ve detaylı tetkikler içeren bir muayenedir. Öncelikle, lazer göz tedavisi sanılanın aksine yeni değil 1980 yılından beri başarıyla uygulanmaktadır. Göz çizdirme olarak’ da bilinen lazer göz ameliyatı için 13 çeşit yöntem ve son teknoloji uygulanmaktadır. Lazer göz muayenesi çok kapsamlı ve detaylıdır. Yapılacak lazer göz muayenesi yaklaşık 1 buçuk saat sürer. Kişiye özel uyguladığımız yöntemler sayesinde hastamızın lazer göz ameliyatı sonrası uzun vadede en kaliteli şekilde görmesi amaçlanmaktadır.
Lazer Göz Ameliyatı Hangi Göz Yapısı İçin Geçerli Olabilir?
Yapılacak ön muayene ve tetkikler neticesinde, aşağıdaki kriterlere uygun kişiler lazerle tedavi edilebilmektedir
18 yaşından büyük kişiler,
Kornea kalınlığı uygun kişiler,
-10 diyoptriye kadar miyobu olan kişiler,
6 diyoptriye kadar astigmatı olan kişiler,
+4 diyoptriye kadar hipermetropisi olan kişiler,
Diyabet, romatizma gibi sistematik hastalığı bulunmayanlar
Gözlerinde başka herhangi bir hastalık (kornea sivrileşmesi, göz tansiyonu vb.) bulunmayanlar
Hamile veya emzirme döneminde olmayanlar.
Lazer Göz Ameliyatında Dikkat Edilmesi Gerekenler.
Kişinin göz yapısına en uygun lazer tedavisinin uygulanmış olması
Tüberkülozdan Nasıl Korunmak Gerekir? Tüberküloz, bulaşıcı bir hastalıktır. Hasta kişinin öksürmesi, hapşırması ya da konuşmasıyla ortama yayılan mikrop hava yoluyla sağlıklı kişiye geçer ve akciğerine yerleşir. Hastalıktan korunmak için taşıyıcının maske kullanması, hapşırır ya da öksürürken ağzını kapatması ve ortamın havalandırılması çok önemlidir. Temel hijyen kurallarına tüm toplumun uyması ve yıllık düzenli kontroller çok önemlidir.
Akciğerde Kist Belirtileri Nelerdir?
Akciğerde kist oluşumu senelerce herhangi bir belirti vermeden ilerleyebilir. Hastalığın başlangıç aşamasında göğüs ağrısı, solunum sıkıntısı daha sonrasında bulantı, kusma, kanlı balgam görülür.
Kronik Öksürük Nedenleri Nelerdir?
Üç haftadan uzun süren öksürüklere kronik öksürük denir. Viral enfeksiyonlar, astım, ev içi rutubet, hava kirliliği, sigara ve alerjik nedenler.
Akciğerde Apse Nasıl Tedavi Edilir?
Akciğer grafisinde 2 cm’den büyük olarak gözlemlenen ve mikrobik olarak gelişen enfeksiyonlardır. Tedavisi uzun süreli antibiyotik kullanımı ve drenaj ile yapılır. Sonrasında küçülme gözlemlenmezse küçük cerrahi bir müdahale yapılır.
Klima Tüberküloza Neden Olur mu?
Tüberküloz hava yoluyla yayılan bulaşıcı bir hastalıktır ve düzenli bakımları yapılmayan bir klima da buna neden olabilir.
Koah; amfizem, kronik bronşit ve geri dönüşümsüz astımı da içeren ilerleyici bir akciğer hastalığıdır.
Başlıca nedeni pek çok hastalığında sebebi olan sigara kullanımıdır sonra bunu hava kirliliği, kimyasal ve tozlarla uzun süre temas, genetik faktörler, yaş ve cinsiyet gelmektedir. En belirgin belirtisi devam eden öksürük, balgam çıkarma, nefes almada zorluk ve zaman içerisinde halsizlik, isteksizlik ve depresyon da gözlemlenmektedir. Ayrıca uyku hali ve parmak ucu, kulak memesi, dudaklar gibi yerlerde morarma da görülebilir.
Astım Tedavisi Nasıl Olur?
Astım tedavisinde 2 tip ilaç kullanılır. Kontrol edici ilaçlar ve rahatlatıcı ilaçlar. Tedavinin seyrine doktorunuz karar verir ve düzenli kontroller çok önemlidir.
Alerjik Astıma Karşı Alınacak Önlemler Nelerdir?
Hastanın alerjisini tetikleyici unsurlardan; ev tozu – akarı, polen, hayvan tüyü, küf uzak durulmalıdır. Dışarı çıkarken güneş gözlüğü gibi koruyucu önlemler alınmalı. Yüz ve eller sık sık yıkanmalıdır.
Solunum Yetmezliğinde Nemli Hava mı Kuru Hava mı İyi Gelir?
Solunum yetmezliği, solunum sisteminin oksijen ve karbonmonoksit değimini sağlamada yetersiz kalması durumudur ve bu sebepten kana ve sistematik organlara oksijen sağlanamamaktadır. Tedavisi yoğun bakımda yapılır fakat kritik süreci atlatan hastalara nemli değil, kuru hava iyi gelir.
Kriyoterapi Nedir? Dermatologların ve Jinekologların, cerrahiye gerek kalmadan, derideki lezyonları tedavi etmek için kullandıkları dondurma yöntemine denir. -190 derecede nitrojen oksit gazı ya da sıvı azotla uygulanan bir tedavi yöntemidir. Kolay uygulanabilen, ekonomik, yatış gerektirmeyen neticesi hızlı alınan her yaş ve cinsiyete uygulanabilen bir tedavi metodudur.
Kriyoterapi Ne Zaman Yapılır?
Cerrahi bir işlem olmadığı için doktorunuzun ve sizin programınıza uyan bir zamanda yapılabilir. Uygulanan bölgenin yerine, derinliğine ve büyüklüğüne göre işlem 5-12 saniye arası tamamlanmaktadır.
Herkes Kriyoterapi Yaptırabilir mi?
Gebelikte dâhil olmak üzere hiçbir risk grubu bulunmamaktadır. Bu tedaviye uygun rahatsızlığı bulunan her yaş ve cinsiyetten hastaya uygulanabilen ve anestezi gerektirmeyen, hızlı bir tedavi yöntemidir.
Kriyoterapi Hangi Hastalıklarda Kullanılır?
Dokuda soğuk hasarı oluşturarak, iyi huylu hücre büyümeleri, güneş lekeleri, sinir sıkışmaları, tırnak batmaları, nasırlar, ben (nevüsler), siğiller, cilt kanseri, prostat kanseri gibi pek çok hasarlı ya da hastalıklı dokunun tedavisinde kullanılabilir. Jinekolojide ise genital siğiller ve rahim ağzı yaralarının yok edilmesinde etkin bir yöntemdir. Mısırlılardan bu yana kullanılan ucuz ama etkili bir yöntemdir.
Kriyoterapinin Avantajları Var mıdır?
Özellikle Yaşlı Hastalarda Kimi Deri Tümörü Tedavisinde Cerrahi Bir Işlem Olmadığı Için Hasta Konforu Sağlar.
Kriyoterapi Tedavisinde Siğillerde Tekrarlama Diğer Yöntemlere Göre Daha Az Olmaktadır.
Güneş Lekelerinin Tedavisinde Kozmetik Olarak Iyi Sonuçlar Alınmaktadır.
Kanama Ve Komplikasyon Riski Diğer Yöntemlere Göre Çok Azdır.
Hızlı Ve Uygulanması Kolaydır. Poliklinik Şartlarında Yapılabilir.
Ekonomik Ve Güvenlidir.
Anesteziye Gerek Duyulmaz, Tercihen Lokal Anestezi Uygulanabilir.İşlem Sonrası Rutin Yaşam Ve Alışkanlıklara Hemen Dönülebilir, Iş Ve Sosyal Yaşamı Etkilemez.
Her Yaş Ve Cinsiyet Için Uygundur Hatta Hamilelerde Bile Kullanılabilir.
Kriyoterapinin Riskleri Var mıdır?
Uygulanan bölgeye ve kişiye göre farklılıklar göstermekle birlikte kimi vakalarda bazı yan etkiler oluşabilmektedir. Bunlar; Ödem, ağrı, uygulanan bölgede şişlik ve su toplama, kanama, baş ağrısı, enfeksiyon, senkop, febril reaksiyon, krepitayonla kendini gösteren derinin altına nitrojen gazı gitmesi, milyum, piyojenik granülom, hipertrofik skar, hiperpigmentasyon, parestezi, nöropati, tendon rüptürü, alopesi, ektropyon, hipopigmentasyon, dokuda defekt oluşması, kartilaj nekrozu, dokuların retraksiyonu ve çentiklenmesi olarak sayılabilir.
Kriyoterapi Ne Kadar Sürede Sonuç Verir?
Kriyoterapiden başarılı sonuç alınması işlem uygulanacak bölgenin yerine, derinliğine ve büyüklüğüne göre değişir. Ayak siğillerinde 5-6 seansta başarı sağlanırken el, yüz ve genital bölge siğilleri 2-3 seansta giderilmektedir.
Uterus kökenli (leio) miyom, kadınlarda en sık görülen iyi huylu, uterus adelesi olarak bilinen myometrium denilen, düz kas hücrelerinden köken alan bir kitledir. Köken aldığı hücreye göre “fibroid” olarak da isimlendirilebilir.
Tedavi seçenekleri değerlendirilirken; hastanın yakınmaları, öncelikleri, dahili sorunları, miyom(ların) sayısı, büyüklüğü, yerleşimleri dikkate alınmalıdır. Genel olarak özetlemek gerekirse; hastanın kontrollerini aksatmayacağı düşünülürse, sadece belirli periyotlarla takip edilip, büyümesi izlenebilir ki bu yöntem son zamanlarda, yavaş büyüme gösteren ve malignleşme eğilimi olmayan miyomlarda, invaziv cerrahi yöntemlere göre daha çok kabul görmektedir.
Tıbbi tedavi: Miyomu olan hastada, bu nedenle kanama ve bunun getirdiği dahili sorunların azaltılmasına yöneliktir. Ayrıntılı tıbbi tedavi seçenekleri, hastanın tıbbi koşullarına ve tedaviye uyumuna göre ele alınmalıdır.
Cerrahi tedavi: Karar bu yönde verilmişse, hastanın yaşı, çocuk isteği, miyom nedeniyle yaşadığı sorunlar dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda, miyomun yeri, büyüklüğü ve sayısı dikkate alınarak; sadece miyomun alındığı myomektomi operasyonundan, total abdominal histerektomi ve bilateral salpingooferektomi gibi iç genital organların hepsinin alınabileceği bir yelpaze olasıdır. Operasyonun kapalı (laparoskopik) ya da açık(laparotomik) veya vajinal yoldan olup olmayacağını ise, yine miyomun özellikleri, sayısı, büyüklüğü, cerrahın becerisi ve ameliyathane koşulları belirleyecektir.
Miyomun Belirtileri Nelerdir?
Anormal Vajinal Kanama
Ağrı Ve Büyüklüğüne /Yerleşimine Göre Bası Semptomları
İnfertilite (Kısırlık)
Düşük Veya Erken Doğum Gibi Ana Başlıklarda Toplanabilir.
Miyom Tedavisine Geç Kalınması Ne Gibi Sonuçlar Doğurur?
Son zamanlarda yapılan çalışmalarda, miyomdaki büyüme ile kanser olasılığında bir artış olma olasılığında, herhangi bir ilişki ortaya konamamış olup, sorun sadece miyomun neden olduğu kanama ve dolayısıyla anemi ve bunun getirdiği tıbbi komplikasyonlar şeklinde olacaktır.
Miyom Neden Oluşur?
Doğurganlık çağındaki kadınlar ele alındığında, önemli bir sağlık sorunu olmasına karşın, oluş nedenleri hakkında somut ve tutarlı verilere şimdilik ulaşılamamıştır. Genetik yatkınlık üzerinde durulmaktadır.
Miyom Nasıl Teşhis Edilir?
Hastadan alınan anamnez ve yakınmaları ve jinekolojik muayene sırasında vajinal tuşeyle genellikle saptanabilen miyomlar, daha net bir tanı için, vajinal ya da pelvik ultrasonografi ile kolaylıkla tanınabilir. Malign bir sorunu ekarte etmek amacıyla tanısal kürtaj yapılıp; tedavi konusunda atılacak adım netleştirilebilir.
Miyom Çeşitleri Nelerdir?
Yerleşim yerlerine göre submüköz, intramural veya subseröz saplı miyomlar olabilir.
Miyom, Kısırlık Yapar mı?
Yerleşim yerleri ve büyüklüklerine göre, böyle bir olasılık söz konusudur. Mekanik olarak, gamet ve embriyo transferine engel olabilirler. Sperm hareketliliğini kolaylaştıran uterus kasılmalarını bozabilirler. Gebeliğin tutunacağı alanı bozup, uterusun büyümesine engel olabilirler. Erken gebelik sonlanmalarına neden olabilirler.
Miyomların kesin tedavisi laparoskopik myomektomi ile mümkün müdür?
Miyom tedavisi ile ilgili cerrahi endikasyon kararı hasta ve hekim iş birliğince verilmişse; hastanın yaşı ve öncelikleri dikkate alınarak cerrahi olarak, laparoskopi ile de olasıdır. Böylece hastanın ameliyat sonrası, normal yaşamına dönüş süresi ve kanama riski daha az olur.